Maymunlar Cehennemi: Savaş Filmi İnceleme
Mutsuzluk, insanın hayvandan oluşması değil. Mutsuzluk hayvan gibi kalmasındadır. Kaba, öfkeli, akılsız. Rus yazar Alexander Belyayev’in “Amphibian Man” romanından.
Fakat bu yazımızı okuyan ve bu filmi izlemek isteyen insanlara tavsiye ediyoruz ki, bu filme gitmeden önce mutlaka önceki 2 filmi de izlesinler. Aksi taktirde filmin ortalarına yakın çıkmak ihtimaliniz olabilir. Burada mesele biraz başka türlüdür. Öyle ki, “War for the Planet of the Apes” özünde derin sosyolojik konuyu ve mesajı taşıyan bir filmdir. Belli anlamda onu entelektüel film olarak düşünülebilir. Bu sizin için sizi bol aksiyon sahneleri ile oyalayan “Transformers” serisi gibi değil. Bu tamamen ciddi ve dramatik bir filmdir. Bu film, 2 canlı türün birbirleriyle çatışması hakkında olan filmdir. Filmin neredeyse CGI grafikleri ile çekilmesine rağmen ekranda yaşanan olayları tam gerçek olarak kabul ediyorsun ve bu açıdan filmde olan tüm kahramanlara karşı acıyorsunuz.
Bu serinin ilk filmi, olaylara genellikle insanlar açısından bakıyordu. İkinci filmde ise bu süreç maymunlardan yana oldu. Sonuncu filmde ise bence, konuya her iki taraftan da bakıyor. Fakat yine de maymunlar daha çok tercih edilmiş. Çünkü yeni filmde onların yaşadıkları olaylar, dramatik savaş filmlerinde masum insanların yaşadıkları olaylara benziyor. Yönetmen Matt Reeves genellikle, mükemmel bir iş gördü. O kendi filminde ilk bakışta fantastik bir film görünmesine rağmen onu asıl savaş filmi gibi izleyiciye sundu.
Sonuçta filmi izlediğiniz zaman onun fantastik bir film değil de gerçek bir savaş filmi olduğu hissi oluşur. Bildiğiniz gibi ise her savaşın sert şartları olur. Sonuçta güçlü olan sağ kalır. Şimdi isterseniz filmin komplo hattı hakkında ufak bilgi vereyim.
Biraz Filmden Bahsedelim
Dünyada yaşanan ölümcül virüs sonucunda dünya nüfusunun çoğunluğu yok olmuş. Maymunlar uygarlığı ise büyümekte ve gelişme devam ediyor. Onlar kendi sakin yaşam tarzlarını yaşıyorlar. Fakat insanlar onları rahat bırakmıyor ve onları yok etmek istiyorlar. Maymunların lideri Sezar, kendi türü için daha iyi yerleşim yeri bulmalıdır. Bu sırada ise insan türünün temsilcisi Albay, vahşi eylemi ile insanlar ve maymunlar arasındaki savaşa başlatır.
Grafikler Mükemmel
Önceki 2 film kendi bilgisayar grafikleri ile herkesi hayran etmişti. Sonuncu film de bu açıdan bir istisna değildir. Maymunlar çok gerçekçi görünüyorlar. Kar taneleri onların tüylerine nüfuz ediyor ve vücutlarındaki yaralar açıkça görünüyor.
Grafik açısından filmin hiçbir olumsuz özelliği yok. Aksiyon sahneleri çok yüksek düzeyde gerçekleşti. Gerçek savaşta olduğu gibi burdada esirleri öldürüyorlar. Hatta iyi ve barıştan yana olan Sezar da belli anlarda canileşiyor ve kan dökmek hevesinde oluyor.
Sezar rolünü canlandırmış aktör Andy Serkis her zamanki gibi kendi işinin üstesinden mükemmel şekilde geldi. Genellikle CGI aracılığıyla gerçek insan emosiyalarını karaktere aktarmak ne kadar zor bilmiyorum. Ama diyebilirim ki, Andy Serkis bu konuda gerçek bir profesyonel. Aslında filmde sadece Sezar, hatta tüm maymun karakterleri mükemmel düzeyde yansıdı. Sonuçta her bir maymun, rolünün küçük veya büyük olsun akılda kalıyor.
Sezar bilge, akıllı ve gerektiğinde kendi türü uğruna canından geçen bir karakter gibi izleyiciye sunuldu. Asıl lider ise böyle olmalıdır. Orangutan Maurice iyi, samimi ve karizmatik karakter. Bad Ape ise komik ve yardımsever biridir.
Woody Harrelson’un canlandırdığı Albay da kendi türünün sağ kalması için çalışıyor. Yani o bir anlamda haklı. Yani acımasız, soğukkanlı ve insan türünün sağ kalması için her şeyi yapacak bir insandır. Woody Harrelson bu rolün üstesinden mükemmel şekilde geldi. Herhalde bir çoklarınız savaş filmlerinde insanların çektikleri acıları görmüşsünüzdür. Şimdi ise aynı şeyleri bu filmde düşünün. Fakat bir fark şudur ki, bu acıları çeken sıradan insanlar değil maymunlardır. Genel olarak bu filmde insan zorbalığının doğası mükemmel şekilde yansıdı.
Filmde gerçek vahşi olanlar maymunlar değil insanlardır. Sezar, onlara barış teklif etti ve onlara karşı merhametli oldu. Fakat insanlar, yazının başında belirttiğimiz gibi zor yolu seçtiler. “War for the Planet of the Apes” bir tür “Schindler’s List” filmini hatırlatıyor. Sezar kendisi ise Schindler rolünü canlandırıyor. Bu tür benzerlik filmin sonuna doğru daha çok hissediliyor. Ayrıca olarak yeni filmde doğa kendisi çok güzel şekilde yansıtıyor. Burda şelaleler, karlı dağlara rastlanıyor. Bu açıdan operatör işine söz olamaz.
İkinci filmden farklı olarak yeni filmde aksiyon ve savaş sahneleri az. Çünkü Matt Reeves, fantastik bir film değil, savaş dramını ortaya koymuş. Tüm olumlu vasıflara rağmen film bazı olumsuz yanları da sahiptir. Örneğin, filmin orta bölümü biraz uzatıldı ve bu açıdan izleyici belli ölçüde sıkıldı. Fakat genel olarak bu tür küçük dezavantajları affetmek oluyor ve onlar filme olan olumlu fikri hiç bozmuyor. “War for the Planet of the Apes” özünde derin felsefi ve sosyolojik konuyu taşıyan bir film. Burda insan ve insana benzer tür arasındaki iletişimden, karşılıklı ilişkiden söz ediliyor.
Küçük Bir Detay
Şempanze ile insan DNA benzerliği yüzdesi %99’dur. Yani, bizi şempanzelerden ayıran fark sadece %1. Biz şempanzelerden kat kat akıllıyız. Biz müzik yapabilir, resim çekebilir, yüksek binalar yapabiliyoruz v.b. Fakat bir kere olsun düşünün ki, bizi onlardan daha akıllı yapan %1 özellik belki de hiçte büyük bir fark değil?
Şimdi ise başka bir yaşam biçimi düşünün ve düşünün ki, o bizden %1 kadar üstün. O halde biz bu yaşam biçimi için akılsız ve ilkel canlılar oluruz. Özetle söylemek istiyorum ki, eğer derin felsefi, sosyolojik ve savaş dramı konusunu içeren bir film izlemek istiyorsanız, o zaman hiç düşünmeden “War for the Planet of the Apes” filmini izleyebilirsiniz.
Tavsiyem ise bu filmi IMAX salonlarında izlemeniz. Çünkü böylece tüm doğa ve CGI grafikleri güzelliklerinden tam olarak keyif alacaksınız.